İletişimin seyir defteri II

İletişimin seyir defteri II
Taştan, papirüse ve kağıda...

İnsanlık tarihinin belki de en önemli buluşlarının başında geliyordu yazı. İletişimdeki bu büyük sıçrama, nesillere sözle aktarılan bilgilerin yazıyla kayıtlı olarak daha sağlıklı iletilmesini sağladı ve insanlığın pek çok alanda gelişim göstermesinin de önünü açtı. Yazı, kalıcılığı sayesinde bilgi ve tecrübenin tekrar üretilmesine gerek kalmadan yenilerinin eklenmesine de olanak tanıdı.

Anadolu, Mezopotamya ve Mısır üçgeninde M.Ö. 3000’lerde eşi görülmemiş bir miras ortaya çıktı. Bu miras, çeteleler tutmak ve listeler yapmakta kullanılan matemetiğin bir sonucuydu. Mezopotamya’nın güneyinde yaşayan küçük bir topluluk olan Sümerler M.Ö.3200 civarında yazıyı icat ettiler. Sümerleri yazıya götüren nedenlerin başında tarımla uğraşmaları ve elde edilen ürünlerin hesaplarının tutulması ihtiyacı yatıyordu.

Kil tabletler
Sümerlerin geliştirdiği yazı sistemi ilk aşamada taş, daha sonraki dönemde toprak tabletler üzerinde kullanıldı. Günlük hayatın her alanından farklı bilgilerin kayıt altına alınması bu şekilde sağlandı. İlk olarak Sümer rahiplerinin depoladıkları malların kaydını tutmak için geliştirdiği yazı sistemi, kısa süre içerisinde ticaretten eğitime birçok alanda kullanıldı.
En eski kil tabletler, çok sayıda yasal sözleşme, alım satım ve toprak devrini içeriyordu. Artan hazine geliri daha karmaşık hesaplama sistemlerinin yanı sıra memurların ve ardıllarının anlayabilecekleri yazıyı gerekli kılıyordu.

Alüvyal kil, Babil ve Asur topraklarında tuğla yapımında kullanılmıştı ve aynı zamanda bir yazı aracıydı. İnce kil, yazı yazmak için yoğruluyor ve tablet haline getiriliyordu. Ancak kilin ıslak olması ve yazarken çabuk kuruması nedeniyle hızlı ve hatasız yazmak şarttı. Hemen hemen kılıç keskinliğinde bir kamışla yazılan piktogramları, taş kayıtlar üzerine kolayca kazınabilecek doğrusal yazı işlemi izlemişti. Silindir şeklindeki kamıştan bir kalem, tabletin üzerine dikey ve eğik şekilde bastırılıyordu. Ufak bir kalem boyutundaki dört adet düz kenarı ve konik bir ucu olan üçgensel bir kalem tipi ihtimaldir ki üçüncü bin yılın ikinci yarısında ortaya çıktı. Sivri ucun tablete derinlemesine bastırılmasıyla kusursuz bir çivi yazısı beliriyordu. Hafif bastırıldığında ise tek bir işareti çizmek için çok sayıda küçük vuruş yapılması gerekiyordu. Zamanla piktografik yazının yerini biçimsel kalıplar almaya başladı. Çünkü emek ekonomisi vuruş sayısında azalmayı gerektirmeye başlamıştı. Böylelikle resim ve sözcük arasındaki uçuruma bir köprü kuruldu. Çivi yazısında üçgenler ve pararel çizgi kümeleri belirgindi. Piktografların kalıplaşması en sık kullanılan işaretlerle başladı ve vuruşların yerine yarıkların geçmesiyle de hız kazandı.
M.Ö. 2900’lü yıllarda yazının formu ve işaretlerin kullanımı ileri düzeyde geliştirilmişti. Hatta 2825’e gelindiğinde yazının yönü ve sözcüklerin cümle içindeki konumlarına göre düzenlenmesine ilişkin ilkeler de belirlenmişti. İşaretler büyük tabletler üzerinde belirli bölümlere ayrılıyor ve bu şekilde soldan sağa doğru yazılıyordu. Satırlar yatay olarak birbirlerini izliyordu.

Papirüs
Papirüs bir yazı aracı olarak çok hafifti. Yalnızca Nil deltasında yetişen aynı adlı bitkiden elde ediliyordu. Üretimi de yetiştiği bataklıkların hemen yanı başında yapılıyordu. Bitkinin küçük yeşil sapları belirli bir uzunlukta ve sonrasında kalın şeritler biçiminde kesiliyor birbirine paralel olacak şekilde ve yumuşak dokuları temas edecek halde yerleştiriliyordu. Bunun üzerine benzer tabaka dikine gelecek şekilde konuyor ve bu da başka bir tabakayla kaplanıyordu. Papirüs yaprakları birinci hanedanlık dönemine, yazılı papirüsler ise beşinci hanedanlık döneminden yani 2700’ler ile 2500’ler sonrasına tarihleniyordu. Yazmak için kamıştan yapılmış fırçalar kullanılıyordu.

Yazının gelişim sürecine “Eski Mısır” toplumu büyük katkı yapmıştı ancak hiyeroglif adı verilen resimlere dayalı anlatım dilini geliştiremedikleri için alfabe sistemine geçememişlerdi. Mısır yazım sisteminde farklı kelimeleri anlatabilmek için 3 binin üzerinde hiyeroglif olması ve anlatımın daha karmaşık olması, Sümerlerin geliştirdiği alfabenin de yapısal anlamda farklı bir perspektifte incelenmesine neden oldu.

Uzun mesafelerde haberleşmeyi sağlama gereği yazıda tek biçimliliği sağlarken, işaretlere ilişkin yerleşik ve yetkili kurallar sisteminin geliştirilmesini de gerekli kıldı. Yaygın ticari etkinlikler profesyonel katip ya da okuma yazma bilen insanları gerekli kılıyordu. Bu, özellikle tapınaklarda, katipleri ve yöneticileri eğitmek için okulların oluşturulmasına neden oldu. Ancak yazma sanatı tapınaklarda rahipler ve katiplerle yargıçların kontrolünde olduğu için dinsel bir bakış açısı yerleşti.

Parşömen
Papirüse alternatif olarak M.S. 4.yüzyıldan itibaren kullanılmış olan parşömenin yapımında küçük ve büyük baş hayvan derileri kullanıldı. Ortaçağ'ın en önemli yazı malzemesi parşömeni yapmak için deri, kıllardan temizlendikten sonra birkaç hafta boyunca kireçli bir çözeltiye yatırılıyor, bıçaklarla kazınarak fazla katmanlarından temizleniyodu. Sonrasında yağ çözücü maddelerle tekrar işleniyor, zımparalanıyor ve kurutuluyordu.

Parşömen, papirüse göre çok daha karmaşık bir teknikle elde edildiğinden pahalıydı. Ancak dayanıklılığı, sertliği, çift taraflı yazılabilme özelliği, katlanıp kitap haline getirilebilmesi, papirüsün yerini almasını sağladı.

Kağıt
Kağıdın nerede ve kim tarafından bulunduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, M.S. 105 yılında Çin sarayında görevli Tsai Lun’un, kağıdı bulan kişi olduğu sanılıyor. Tsai Lun dut ağacı kabuğu, kenevir, paçavra ve eski balık ağlarını döverek hazırladığı sulu bir çözeltiyi bir eleğe dökmüş, suyun akıp gitmesiyle kalan lifli ince tabayı kurutarak kağıdı elde etmişti. 11. yüzyılda bambu, 14. yüzyılda pirinç sapı da ham madde olarak kağıt yapımına eklendi. Kağıt üretimi 600 yılında Kore’ye, 610 yılında Japonya’ya geçti. 751 yılında ise Semerkand’daki ilk kağıt değirmeniyle Avrupa’ya doğru yol almaya başladı. Bez parçaları, keten ve kenevir ise Arap dünyasında kağıt üretiminin ham maddesi oldu.


Mehmet ZENGİN, 11 Aralık 2017, İstanbul.


Kaynakça
-Bilim ve Kültür Aktarıcısı Olarak Yazı, Murat ÖZBAY, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Sayı 2, 2005.
-İletişim Tarihi Teknoloji-Kültür-Toplum, David Crowley-Paul Heyer, Çeviren Berkay Ersöz, Siyasal Kitabevi 2017, s.48,53,54,55,56.
-Çivi Yazısının Doğuşu ve Gelişmesi, Füruzan Kınal, dergiler.ankara.edu.tr, PDF Doküman.
-Papirüs: 5000 Yıl Önce İcat Edildi, Prof. Dr. Ural Akbulut ODTÜ Kimya Bölümü, 2016.
-Kadim Diller ve Yazılar Yazı: 2, Yazının Gelişimi, Doç. Dr. Haluk Berkmen, www.halukberkmen.net.
-İletişim Tarihi Teknoloji-Kültür-Toplum, David Crowley-Paul Heyer, Çeviren Berkay Ersöz, Siyasal Kitabevi 2017,
-Yazının Keşfi Konusuna Dinî Metin Ve Arkeolojik Bulgular Çerçevesinde Yeni Bir Yaklaşım, Dr. Bahattin Dartman, Yüzüncü Yıl Üni. İlahiyat Fak. Temel İslam Bilimleri Bölümü Tefsir Ana Bilim Dalı Öğrt. Üyesi, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 41 Erzurum 2009.
-Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi, Hazırlayanlar: Uzm. Nedim Sönmez
(E.Ü. Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi Koordinatörü), Seda Ağırbaş (Sanat Tarihçisi), Ege Üniversitesi Yayınları 2012.
-Kütüphanelerde Koruma Çalışmalarında Asitsiz Kağıt Kullanımı(Yüksek Lisans Tezi), T.C. Sosyal Bilimler Enstitüsü Kütüphanecilik Ana Bilim Dalı, Hazırlayan Güssün Güneş, İstanbul 1999.
-Kağıdın Gizli Kimliği Filigran, Elif Saraç-Ankara Üniversitesi, Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi Cilt 1 Sayı 1, 2012.
- Taş Devirleri Sanatında Teknik ve Stil, Işın Yalçınkaya, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi XXIX:67-82. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1979.









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendi Kendine Liderlik (Self Leadership)

Örgütlerde farklılıkların yönetimi

Kaynak bağımlılığı (Resource dependence)