İletişimin seyir defteri I
İletişimin seyir defteri
Görme ve simge
Göstergebilimci
Umberto Eco’nun 2013 İlkbabaharında, 13 yıl önce İstanbul’da fotoğraf çekindiği
mekanın önünde tekrar kadrajlanırken, deklanşöre basan foto muhabirine “Benim
mi yoksa mekanın mı ne kadar değiştiğini görmek istiyorsun?” sorusunu
yönelttiğinde aslında zamana dair bir atıfta bulunmuştu. Sonuçta zaman, her
ikisini de değiştirmişti. Tıpkı insanın iletişim kurma yöntemlerinde gösterdiği
gelişim gibi...
Görme, insanı
eyleme iten temel nedendi aslında. İnsanoğlundaki ana algının görsellik olduğu
düşünülürse davranışlarının hemen tamamının belirleyicisinin de o olduğu
anlaşılır. Yaşadığımız evrende, düşüncelerin, duyguların ve eylemlerin;
görülmüş olanın üzerine kurulduğunu anlamak da zor olmasa gerek. Zira beyinde
algılamayı ve anlamayı sağlayan kıyaslama, başvurma ve ip uçlarına yönelim de,
görmenin oluşturduğu bir birikimin sonucudur.
Görüntü,
iletişimin ilk kilometre taşıydı. Çünkü görsellik konuşmadan önce geliyordu. İnsanoğlu
ilk olarak görmeyle tanıştı. Çevresini de görerek anlamlandırdı. İlk insanlar görme
eyleminin ardından hırıltılarla ve bazı vücut hareketleriyle iletişim kurmaya
çalıştılar. Dünyaya uyum sağlamada ağaç, kemik ve taştan yararlandılar,
gördüklerini resmettiler, çentik attılar... İletişimin tarihsel bu niteliği
simge üretme ve kullanma yetisinden kaynaklanıyordu.

İnsanoğlunun aklını
kullanmaya başladığı dönem ise tarih öncesi devirler olarak kabul edilen Yontma
Taş, Cilalı Taş ve Maden Çağıydı. Çünkü bu dönemlerde insanoğlu yaşadığı ortama
daha kolay uyum sağlamaya yönelmiş, aklının yardımı ile yaratıcı gücünü
geliştirmeye başlamıştı. Böylelikle birbirleri arasında iletişim kurmanın
gerekliliği artmış ve iletişim yöntemlerinin geliştirilmesine de kapı
aralanmıştı. Dumanı ve ateşi kullanma, boynuzdan ses çıkararak uyarı verme ve
mağaralara resimler çizme, iletişimde o zamanın kullanılılan yöntemlerden
bazılarını oluşturuyordu.
Yazının öncüleri
Duygu, ifade
ve düşüncelerin harflere taşınmasının temelinde şüphesiz simgeler ve işaretler
öncü rol oynamıştı. Simgeler düşünceleri kavramamızı, ifade etmemizi ve onları
aktarmamızı sağlayan özel anlamlı unsurlardır. Siyahın, ölümü; “haç”ın
Hristiyanlığı ifade etmesi gibi... İşaretler ise simgelerin alt katmanıydı.
Ancak kesin, dar ve açık anlam taşımaları bakımından simgelerden ayrılıyorlardı.
Denise Schmand Besserat’a göre siyah renk bir toplumda ölümü simgelerken diğer
bir toplumda yaşamı simgeliyor olabilirdi. Ama “I” işareti su götürmeyecek şekilde
“bir” sayısını temsil ediyordu.
Simgelerin
kullanımı aslında insan davranışlarının bir karakteristiği olduğu için
insanoğlu kadar eskiydi. Bu açıdan simgelerin, insanın bilgisini, inancını ve
deneyimini taşıdığı söylenebilir. Simgeler ve işaretler bu nedenle kültürü
taşıyan önemli ipuçlarıdır.
Paleolitik
dönemdeki simgelerle Neolitik dönemdeki simgeler benzerlik gösterse de farklı
olarak yorumlanabilirler ve yazının icadına giden yolda birer aşamayı temsil
ederler. Neolitik zamanda ilk tarım toplulukları eski simgesel gelenekleri
sürdürmeye devam etmişlerdir. Mesela çiftçiler evlerinin temellerine boynuz
koymakta, zeminlerini de pigmentlerle boyamaktaydılar. Çentikli kemikler de köy
topluluklarının birer parçası olarak kullanılmaya devam ediyordu. Çentikler,
zamanın ve öldürülen hayvanların bir çetelesi de olabilmekteydi.
İlk heykeltıraş ve ressamlar
İletişimle
alakalı en eski görsel izler M.Ö. 45 binlere kadar uzanıyor. Bilinen en eski
duvar resmi ise M.Ö. 30 binlere tarihleniyor. Almanya’nın Vogelherd bölgesinde
bulunan mamut dişinden yapılma 5,5 cm büyüklüğe sahip at heykelciği de
günümüzden 32 bin yıl önce sanatın ilk izlerinden biri olarak beliriyor.
İlk insanlar
Taş Devri boyunca, çoğu Avrupa’da olan mağara resimlerini yaptılar. Dinsel ya
da kayıtsal amaçlı olduğu sanılan resimlerde, hayvan ve insan figürleri yer
alıyordu. Keşfedilen ilk mağara resimlerinde genellikle boğa, at, geyik, mamut
ve kurt gibi çeşitli hayvanlar tasvir edilmişti. Bazılarında ise vahşi
hayvanları avlayan insan figürleri bulunuyordu. 1860’larda fark edilen bu resimlere
bakarak bazı hayvanların soylarının tükendiği bazılarınınsa tehlike altında
olduğu anlaşıldı. Bilim dünyası ise keşfedilen bu resimlerin Taş Devri’ne ait
olduğunu ancak 1900’lü yılların başında kabul edebildi.
Mağara
resimlerinin niçin yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Mağara duvarlarına çizilen
bu resimlerle insanların amacı, kayıtlı sembollerle kalıcılığa adım atmak
istemesinin bir sonucu olmalıydı. Bu anlatım, insan yaşamınının doğallığının bir
tür öykülenmesiydi. Yani iletişim sürecinde yazının icadını tetikleyen
aşamalarından belki de en önemlisiydi. Böylelikle
insanoğlu yazının icadından 25 bin yıl önce imgeler kurmaya ve simgesel
kayıtlar tutmaya başlamış oluyordu.
Simgesel ilk
kayıtlar M.Ö.60000-M.Ö.25000 dönemini kapsayan Mousterian dönemine aitti. Gömme
armağanları ve beden boyamaları, Neanderthal insanların soyut kavramları
ritüelleştirdiklerini gösteriyordu. Çentikli çeteleler şeklindeki en eski
buluntu da Orta Paleolitik döneme tarihleniyordu. Arkeolojik verilerin gerçeği
yansıttığı kabul edilirse bu veriler, simgeciliğin ritüellerde ve aynı zamanda
somut bilgilerin derlenmesinde de rol aldığını işaret ediyordu.
İlk kodlama sistemi
Neolitik
dönemde yeni bir form oluştu. Bu, hesaptaşlarıydı. Hesaptaşları tamamen yeni
bir bilgi taşıma aracıydı. En belirgin özelliği de insan yapımı olmalarıydı.
Sayma amaçlı çakıl taşlarının, dalların, tahılların ve kemik üzerine yapılan
çetelelerin tersine hesaptaşları, kayıt tutma amacına bağlı olarak koni, disk,
küre, silindir ve dört yüzlü şekilde olabilen insan eserleriydi. Hesaptaşları
böylelikle iletişimde ve veri depolamada bir dönüm noktası oldu. Bu ilk kodlama
sisteminde verileri ayırdetmek artık mümkündü. Örneğin beş küre, beş kile
tahıla denk geliyordu.
Veri işleme, iletişimde büyük bir keşifti. Çeteleleri
hesap taşları, hesap taşlarını ise M.Ö. 3
binlerde yazının bulunması takip etti...
Mehmet ZENGİN
08 Kasım 2017, İstanbul
Kaynakça
-İletişimin ABC’si, Ünsal
Oskay, İnkılap Kitabevi 2016, s.23,24,40,41.
-İletişim Kurmak İnsan
Olmaktır, Doç.Dr. Sedat Cereci, Metropol Yayınları 2002, s.63,64,65.
-İletişim Tarihi, Massimo
Baldini, İtalyanca’dan Çeviren Gül Batuş,Avcıol Basım Yayım 2000, s.5-11.
-İletişim Tarihi
Teknoloji-Kültür-Toplum, David Crowley-Paul Heyer, Çeviren Berkay Ersöz,
Siyasal Kitabevi 2017, s.22,23,24,25,35,37,44,45.
-Mağara Resimleri 40 Bin Yıl Öncesinden Bize
Ulaştı, Prof.Dr. Ural Akbulut, ODTÜ Kimya Bölümü, 2012, PDF Doküman.
-İlk Çağlardaki Egemen İletişim
Biçimleri Üzerine Bir Değerlendirme, İrfan Erdoğan, Kültür ve İletişim 1999,
PDF Doküman.
-Üçağızlı Mağarası Üst
Paleolitik Dönem Ahmarıan Taş Alet Kültürü, Prof.Dr.Erksin Güleç, Yrd. Doç.Dr.
İsmail Baykara, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 54,
2014.
-Haberleşme ve Tarihçesi, Yurda
Güven Bezaz, PDF Doküman.
-İletişimin Tarihsel Süreci,
Doç.Dr. E.Özgür Gönenç, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü, İletişim
Fakültesi Dergisi,PDF Doküman.
-İlk Çağlardaki Egemen İletişim
Biçimleri Üzerine Bir
Değerlendirme,
İrfan Erdoğan, Kültür ve İletişim 1999, s.15-47.
-Taş Devirleri Sanatında Teknik
Ve Stil, Işın Yalçınkaya,
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1048/12648.pdf
Yorumlar
Yorum Gönder