Kamu Kurum Ve Kuruluşlarının Öğrenen Örgüt Olma Düzeylerine Ve Öğrenme Kapasitelerine İlişkin Bir Analiz
Günümüzde örgütlerin en büyük problemi
değişime vaktinde cevap verememek ve uyum sağlayamamaktır. Yeniliğe ayak
uyduramayan kendini geliştiremeyen örgütler erimeye ve yok olmaya mahkumdurlar.
Entropi denilen bu olguya karşı koyabilmek de öncelikle iç çevreyi iyi tanımak,
dış çevreyi de iyi anlamakla olur. Bu süreçte elbetteki en büyük rol insan
odaklı anlayışın örgütte yerleşmesi ile mümkündür. Çünkü değişim insandan,
örgütün üyelerinden başlar.
Örgütlerin birer “öğrenen örgüt” haline
geçmelerini sağlayan faktörler arasında yer alan “bilgi yönetimi” bu sürecin
önemli unsurlarındandır. Çünkü bilgi olmadan öğrenme de olmaz. En basit tanımla
“verinin işlenmiş hali” olan bilgiyi yönetim sürecine dahil etmek, işletmede
bilginin paylaşılması ve kullanılmasına ilişkin bir döngüyü ifade eder. Bu, iki
farklı olgunun bir bütünlük kazanması yani bilginin örgütsel bir nitelik elde
etmesidir. Böylece örgütsel bilgi bireysel bilgiden ayrılarak farklı bir anlama
kavuşur. Üretime ve hizmete dahil olur, örgüt içinde yayılır.
Örgütsel öğrenme daha çok bilgi yönetimi
ile anılan bir terimdir. Yalnızca iç çevrede değil, dış çevre ile de iletişimi
temsil eder. Örgütlerin açık bir sistem olduğu ve bu sistemin alt bileşenlerden
oluştuğu düşünülürse, öğrenmenin de örgütte çeşitli aşamalarının olduğu ortaya
çıkar.
Örgütsel öğrenmeyi sistem düşüncesi içinde ele alan Mathews (1998: 166-167), örgütsel öğrenmenin örgüt içinde üç farklı düzeyde gerçekleşeceğini belirtir. Birincisi, alt sistemlerin ya da takımların içinde “yaparak öğrenmeye” dayalı örgütsel öğrenme düzeyidir. İkincisi, takımlar arasındaki bilgi ve deneyim paylaşımıyla gerçekleşen örgütsel öğrenme düzeyidir. Üçüncüsü ise, örgütün çevresiyle etkileşim kurarak edindiği bilgi ve deneyimleri tanımlayan örgütsel öğrenmedir (AYÜ, 2018).
Öğrenmenin, örgütün tüm sathında var olan
bir olgu gerçeğinden yola çıkarsak bir başka kavrama daha ulaşılır. Bu da
kalitedir. Kaliteyi yalnızca ürün ölçeğinde değerlendirmek kendi başına doğru olmamaktadır.
Edvard Deming her ne kadar kaliteyi müşteri memnuniyeti ile açıklasa da
işletmenin kendine has özelliklerinin de kaliteyi, değeri temsil ettiği unutmamalıdır.
Aristoteles’in “aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz”
sözü değişime yapılan bir vurgudur. Çünkü hemen her şey bir değişim sürecinin içerisindedir,
parçasıdır. “Örgütsel öğrenme”den “öğrenen örgüt”e giden süreç de, bir metafor
olarak canlı organizma diyebileceğimiz örgütlerde değişimin ve öğrenmenin sürekliliğine
işaret eder.
Değişim,
kamu için zor görünse de yeni ekonomi kapsamında kamuda da değişim; topluma
hizmette kalite artırılması açısından önemli bir konum teşkil etmektedir.
Şeffaflık, katılımcılık, ve teknolojiye uyum da artık kamu kuruluşlarının göz
ardı edebilecekleri konular şeklinde değerlendirilmemektedir. Yeni kamu
işletmeciliği çevreye ve değişime uyumu gerektirdiğinden, kamu kuruluşlarının
da öğrenen birer örgüt olması, hizmetin topluma yayılması ve vatandaşların
kamusal ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir argümandır.
ÖĞRENEN ÖRGÜT VE
ÖZELLİKLERİ
“Belirli bir amacı gerçekleştirmek için
bir araya gelmiş insan topluluğu” (Öztaş, 2017:17) tanımından hareketle; örgütler
bilgiye sahip yapılanmalardır. Bilgiye sahip olmaları da öğrenmelerini
gerektirir. Öğrenmeyen örgütler gelişemezler. Değişime ayak uydurmakta güçlük
çekerler. Öğrenen örgüt tanımlarına baltığımızda da bazı aşamalarının olduğunu
görürüz. Peter Senge, öğrenen
örgütü, “insanların
gerçekten çok istedikleri sonuçları yaratmak için, kapasitelerin sürekli
arttırıldığı,
yeni fikirlerin desteklendiği,
ortak isteklerin serbestçe tartışıldığı ve insanların sürekli olarak nasıl öğreneceklerini beraberce öğrendikleri organizasyonlardır”
(Atak, 2009) şeklinde
ifade etmektedir.
Garvin’e
(1993: 80) göre öğrenen bir örgüt; “bilgiyi üretme, alma ve iletme yeteneğinin yanı
sıra yeni bilgi ve içgörüleri yansıtacak biçimde davranışını uyarlama
becerisine sahip olan örgüttür” (Toksöz, 2015) . Koçel’e (2003:88) göre ise öğrenen örgüt, “her
zaman öğrenmeyi ön planda tutan, kurum içi bireylerin gelişimini hedefleyen,
iletişimi sürekli kılan ve sürekli gelişime yönelik görüş alışverişini etkin
kılan bir örgüttür” (Ayhan, 2010:76). Kırım (1998:79) ise öğrenen örgüt
hakkında şu tanımlamayı yapmaktadır; “Bir yönetim modeli değil, bir yönetim
anlayışı ya da yönetim felsefesidir. Yoğun değişim ortamında rekabetçi
olabilmek için her firmanın hem içsel işleyişini, yani süreçleri, yapıları ve
sistemlerini yönetebilmeyi hem de dışsal çevrede meydana gelen değişikliklere
adapte olabilmeyi öğrenmesi gerekir (Öneren, 2008).
Bu tanımların ardından öğrenen örgütlerin
özelliklerine bakabiliriz. Öğrenen örgütler
(Learning Organizations)
bazı aşamaları tamamlamış örgütlerdir. Bu aşamalar, bilen örgüt, anlayan örgüt
ve düşünen örgüt şeklinde ifade edilmektedir.
Bu kademelerin ardından öğrenen örgüte ulaşılır. Bilen örgütlerde (Knowing Organizations)
bir işi yapmanın yolları yazılı kurallarda belirtilmektedir. Bu kuralların
dışına çıkılmamaktadır ve yaratıcılık yoktur. Anlayan örgütlerde (Understanding Organization) insan unsuruna biraz
daha fazla önem verilmekte, yazılı kurallardan ziyade kurum kültürü öne
çıkmaktadır. Düşünen örgütler (Thinking Organizations) katılımcı ve insancıldır. Düşünen
örgütlerde sorunlar katılımcılık ilkesi çerçevesinde fikirlerin ortaya
konmasıyla ele alınır ve çözümsel sonuca ulaşılır.
Öğrenen örgüt konusu üzerinde önemli çalışmalarıyla tanınan
Calvert ve arkadaşları öğrenen örgütlerin genel olarak özelliklerini şu şekilde
maddeleştirmişlerdir (Öneren 2008) :
·
Öğrenen
örgütler takım ruhu ile açık ve sınırları aşan bir anlayışla öğrenirler.
·
Öğrenen
örgütlerde, ne öğrenildiği değerlendirildiği gibi nasıl öğrenileceği de
·
değerlendirilir.
·
Endüstrinin
öğrenme eğilimi çizelgesinin başında yer almaya yönelik yatırım
·
yaparlar.
·
Rakiplerinden
daha hızlı ve ustaca öğrenerek onlara karşı üstünlük sağlarlar.
·
Verileri,
doğru yerde ve zamanda, hızlı bir şekilde, yararlı bilgiler haline
·
dönüştürürler.
·
Öğrenen
örgütler, “her tecrübe; gelecekteki öğrenmeye yardımcı olur, faydalı
·
şeyler
öğrenme şansı sağlayarak çalışanların motivasyonunu artırır” anlayışına
·
sahiptirler.
·
Zayıf
ve dikkate alınması gereken yönlerin ve başarılı ya da hatalı öğrenmenin
·
neler
olduğunu öğretirler.
·
Örgütlerin
temel unsurlarını tehlikeye atmadan risk alırlar.
·
Yüzeysel
ve deneyime dayalı öğrenmeye yatırım yaparlar.
·
Yeni
projeler öğrenmeye istekli takımları ve çalışanları desteklerler.
Peter
Senge ile birlikte daha çok telaffuz edilen ve popülerite kazanan “öğrenen
örgüt” kavramı, Senge’nin 5. Disiplin kitabında ayrıntılı şekillerde
açıklanmaktadır. Senge’ye göre öğrenen örgütün 5 temel unsuru bulunmaktadır.
Bunlar; sistematik düşünce, kişisel idare ve yetkinlik, zihinsel modeller,
ortak vizyon ve takımların öğrenmesi (Arslan, 2001) şeklinde sıralanmaktadır.
KURUMSAL VE SOSYAL
SERMAYE İLE ÖĞRENEN ÖRGÜT İLİŞKİSİ
Kurumların toplumda oynadığı en önemli
rol, insanlar arasındaki etkileşim için istikrarlı bir yapı kurarak
belirsizliği azaltmaktır (North, 2010:13). Kurum, toplumdaki değerleri yansıtan
bir kavramdır. Gelenekleri, görenekleri, bakış açısını, genel kuralları, hal ve
tavırları kapsar. Bu açılardan örgütsel düzeyde ele alındığında kurumsallık;
artık oturmuş, yerleşmiş mekanizma ve değerleri ifade eder. Kurumsal sermaye
maddi değerlerin yanında, yardımlaşma, ilişkiler, sevgi, bağlılık ve bilgiyi
anlatmaktadır.
Sosyal sermaye konusunda yapılan
değerlendirmeler de genel olarak; iletişim ağı, sosyal normlar ve güven ekseni
etrafında yoğunlaşmaktadır. Bu bağlamda sosyal sermaye olgusu, topluma yön
veren ahlaki değerlere, kültürel ve siyasi yapı ile eğitime göre
şekillenmektedir (Karagül, Masca, 2005).
Coleman (1988:98) sosyal sermaye
anlayışında bireylerin ilişkilerinin sürekliliğinin sağlandığı yapılarda, ortak
davranış normları oluşuran ve aynı zamanda yine bireylerin birbirlerine karşı
beklentilerinin sağlandığı bir işlevi olduğundan söz edilmektedir (Öztaş,
2017:167). Belirli aşamaları tamamlayan örgütler, kendi değer sistemlerini
oluşturmuşlardır. Çevresel değişmelere kısa sürede tepki verebilmektedirler.
Kurumsal sermaye yerleşik değerleri ve sosyal sermaye de sosyal ağbağlardaki
sosyal ilişkileri ifade ettiğinden öğrenen örgütlerin gelişiminde ve tepki
vermesinde önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Öyleyse kurumsal
ve sosyal sermayenin öğrenen örgütlerin temellerinin sağlam olmasında da elzem
bir rol üstlendiği belirginleşmektedir. Bu da örgütün geleceği ve sürekliliği
açısından zaruridir.
KAMU KURUMLARI NEDEN ÖĞRENEN
ÖRGÜT OLMALIDIR?
Kamusal açıdan bakıldığında ise kamu
kurumlarının topluma verdikleri hizmetin geliştirilmesi ve kalitesinin
artırımında şüphesiz ki öğrenen örgüt olma unsuru daha fazla önem taşımaktadır.
İletişim ve bilgi teknolojilerindeki muazzam değişime adapte olabilmek, kamu
kurumları bakımından da hayati bir unsurdur. Aslında devlet ile toplum arasında
bir köprü, bağ olarak niteleyebileceğimiz kamu kurumlarının öğrenen örgütler olmasının
avantaj ve yararları hakkında şu tespitleri verebiliriz (Bayraktaroğlu ve Kutanis,
2002:51-65):
·
Kamu
kurumlarının değişen çevre koşullarına duyarlı ve hızlı bir şekilde adapte
olabilmesi.
·
Kamu
sektöründe yeni hizmet süreçlerinin geliştirilmesini kolaylaştırmak.
·
Bürokrasideki
birimler arasında bilginin doğru ve etkin bir şekilde geçişini sağlamak.
·
Geçmişte
kamu sektörünün başarısızlıklarından ders alarak öğrenme sürecini
etkinleştirmek.
·
Çalışanlarının
zihinsel performansından maksimum fayda sağlamak.
·
Sürekli
ve istikrarlı gelişim’ ilkesine bağlı kalabilmek.
Hizmet
süreçlerinin geliştirilmesi, geçmişteki yanlışlıkları öğrenme, istikrarlı bir
gelişme gösterme ve performans artırımı örgütlerin ayakta kalabilmesinde önem
taşımaktadır. Kamu kurumları da öğrenen örgüt yapısına kavuştuklarında yalnızca
performans değil, topluma daha nitelikli hizmet verme anlamında süreklilik sağlayacaklardır.
Bu da kamu hizmetlerinden memnun bir sosyal kitlenin, toplumun varlığına işaret
etmektedir.
KAMU
KURUMLARINDA ÖĞRENEN ÖRGÜT KAPASİTESİNİN
ARTIRILMASI VE SONUÇ
İnsan kaynakları yaklaşımında örgütlerin
en önemli unsuru insandır. Bu durum, nitelik kavramıyla yakından ilişkilidir.
Öğrenme bireyden başladığına göre, kamu kurumlarında da nitelikli personelin ön
planda olması gerektiği sonucuna ulaşılır. Medya ve seçmen baskısı altında yer
alan kamu kurumlarında yenilik süreci zor görünse de çağa ayak uydurmak
gerekmektedir. Günümüzde e-devlet uygulaması bu zorunluluğun bir gereğidir.
Bilişsel alanda vatandaşlara hizmet kolaylığı sağlamak, devlet-vatandaş
arasındaki iletişimsel uçurumu ortadan kaldırma amacının bir gereği ve
yansımasıdır. Kamu kurumları çevresiyle ekileşim halinde olan yapılardır. Ortak
bir vizyona sahiptirler ve paylaşılan değerleri bulunmaktadır. Öğrenen kamu
örgütü olma yolundaki en önemli kaynak çalışan ve çalışanın güçlendirilmesidir.
Dış kaynak(Outsourcing) kullanımı, kıyaslama
(Benchmarking) ve süreçsel yenilik, bilişim teknolojilerinin etkin kullanımı ve
kalite anlayışı sayesinde öğrenen örgüt kapasitesi kamu kurumlarında artış
gösterecektir. Yeni fikirlere önem verilmesi, ortek hedefler doğrultusunda tartışma
ve katılımın desteklenmesi, öğrenen kamu örgütünü geleceğe taşımadaki önemli
unsurlar olarak yer alacaktır.
Mehmet ZENGİN
Aralık 2018, İstanbul
Yüksek Lisans Ders Ödevi
KAYNAKLAR
ARSLAN
Doğan (2001). Öğrenen Organizasyonlar, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsüi İstanbul.
ATAK Metin (2009). Öğrenen Örgüt Ve Örgütsel Bağlılık İlişkisi,
Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Ana
Bilim Dalı.
AYÜ
Ahmet Yesevi Üniversitesi (2018), Yönetim Teknikleri, Bilgi Yönetimi, Ders
Notları.
AYHAN
Ufuk (2010). Öğrenen Örgütler Ve Kamu
Kuruluşları, Sayıştay Dergisi, Sayı 76.
BAYRAKTAROĞLU
Serkan, KUTANİS Rana Özen (2002). Öğrenen Kamu Örgütlerine Doğru, Kocaeli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (3) 51-65.
KARAGÜL
Mehmet, MASCA Mahmut (2005). Sosyal Sermaye Üzerine Bir İnceleme, Afyon
Kocatepe Üniversitesi İktisai İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, Ekonomik
ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 1, Afyon, 37-52.
NORTH
Douglass (2010). Kurumlar, Kurumsal Değişim ve Ekonomik Performans, Çeviri Gül
Çağalı Güven, Sabancı Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 13.
ÖNEREN
Melahat (2008). İşletmelerde Öğrenen
Örgütler Yaklaşımı, ZKÜ Sosyal
Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 7.
ÖZTAŞ
Nail (2017). Örgüt, Otorite Kitap, 4. Baskı, İstanbul, 17,167.
TOKSÖZ Seray (2015). Çalışanların Öğrenen Örgüt Algılarının İş Tatmini, Örgütsel Bağlılık Ve
Örgüt İçi Girişimcilikleri Üzerindeki Etkisi: Bilişim Sektörü Üzerine Bir
Çalışma, Doktora Tezi, Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
YILDIRIM
Selami (2014). Yönetim Teorileri, Siyasal Kitabevi, Ankara.
Yorumlar
Yorum Gönder