Sürdürülebilirliğin yeni modeli: Yeşil ekonomi


Ekonomik faaliyetler ve neden olduğu iklim değişikliklerinin olumsuz etkileri hemen her alanda kendini gösterirken, kaynakların hoyratça kullanımı geleceği tehlikeye atıyor.  İktisadi sorunların neden olduğu çevresel problemlerin değerlendirildiği ilk uluslararası toplantı olan BM Çevre Konferansı’ndan (1972) bu yana konuyla ilgili farkındalık artsa da uygulanma aşamasındaki yetersizlikler dünyanın geleceğini tehdit etmeye devam ediyor. Günümüzde daha çok kullanılır olan “Yeşil Ekonomi” kavramı ise sürdürülebilirliği ekonomi, çevre ve toplum ekseninde yorumlayan bir model olarak öne çıkıyor.


Ekonomi ve doğal çevrenin karşılıklı etkileşiminin kalkınma politikalarında dikkate alınması gerektiği 21. yy dünyasında artık  bilinen bir husus. Ancak bu konu ilk kez 1972’de Roma Kulübü tarafından hazırlanan “Büyümenin Sınırları” (The Limits to Growth) isimli raporda vurgulandı (Webel, 2012). Aynı yıl Stockholm’de toplanan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı ise bu alanda yapılan ilk uluslararası etkinlik olarak tarihe geçti. Konferansta kabul edilen İnsani Çevre Bildirgesi’nde çevrenin taşıma kapasitesi, doğal kaynakların kullanımında nesiller arası adalet ile ekonomik ve sosyal kalkınmanın çevreyle ilişkisini kuran ilkeler; sürdürülebilirlik düşüncesinin temel dayanakları olarak ortaya kondu (Masca, 2009: 198; Aktaran: Yalçın, 2016: 52). Böylece bugün yeşil ekonomi olarak adlandırılan ve ekonomi ile çevre konseptinde devamlılığı esas alan bir stratejinin temelleri de atılmış oldu.

Ekonomi, çevre ve toplum
Birleşmiş Miller Çevre Programı (UNEP) yeşil ekonomiyi; "Bir takım çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları azaltırken aynı zamanda insan refahını ve toplumsal eşitliği sağlayan ekonomik bir model" şeklinde tanımlanmaktadır (Bahtiyar vd. 2015: 86; Aktaran: Kıpırtı, 2017:23). Yeşil ekonomi, doğa üzerinde oluşacak etkilerin sınırlı bir yaklaşımla hesaplanmasının mümkün olmadığını ve bu gibi durumlarda “ihtiyatlılık ilkesinin” (precautionary principle) temel alınması gerektiğini savunur. Yani eğer bugün alınacak bir kararın gelecekte ne tür sonuçlara varacağı kestirilemiyorsa, belirli bir ihtiyat payıyla hareket edilmesi gerekir (Aşıcı, 2012: 42; Aktaran: Kamber, 2014:4).

Yeşil ekonominin politikalarda yer almasının amacı, çevresel kalite ve sosyal refahı artırırken, ekonomik büyüme ve yatırımlara da olanak tanımasıdır. Böyle bir amaca ulaşmada kamu ve özel sektör yatırımlarına yönelik gerekli koşulların oluşturulması ile daha geniş çevresel ve sosyal kriterlerin de birleştirilmesi gerekir (UNEP 2011: 17; Aktaran: Kıpırtı, 2017:24). Bu açıdan yaklaşıldığında yaşanan gelişmeler ülkelerin tek amaçlarının gelişmek ve kalkınmak olmaması gerektiğini; temel amaçlara ulaşabilmek ve sonuçları sürdürülebilir kılmak için doğal kaynak dengesini korumak gerektiğini de ortaya koymaktadır (Kuşat, 2013: 4898).

Dünya Ekonomik Forum’u 2018 Küresel Riskler Raporu’nda da insan eliyle yaratılan çevre felaketleri, biyo-çeşitlilik kaybı, ekosistemde çöküş gibi konular öncelikli riskler arasında yer almaktadır (TUSİAD, 2018). Düşüncesizce kullanılan doğal kaynaklar nedeniyle oluşan sorunlar artık çevresel boyutlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal unsurları itibari ile de tartışılır durumdadır.

Neden yeşil ekonomi?
Yeşil ekonomi stratejisi, gelir ve istihdam artışlarının sağlanabilmesi için, karbon emisyonlarını ve çevre kirliliğini azaltan,  enerji ve kaynak verimliliğini artıran, biyolojik çeşitlilik ile ekosistemdeki kayıpları önleyi hedeflemektedir. Bu hedefin gerçekleştirilmesinde ise kamu ile  özel sektör yatırımlarının birlikte yapılmasını öngörmektedir (Özçağ, Hotunluoğlu, 2015:314-315). Haziran 2012’de Rio de Janeiro’da, düzenlenen “Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma (Rio+20) Konferansı”nda yeşil ekonomi, yoksulluğun ortadan kaldırılması ve kalkınmanın sürdürülebilirliği için en önemli araçlardan biri olarak kabul edilmiştir (Erkan, F.Tutar, E.Tutar, Eren, 2013:65).

Tarihsel süreç
Yeşil ekonominin esas alındığı başlangıç noktası olarak “Büyümenin Sınırları Raporu” kabul edilmektedir (Rençber, 2017:39). Sonrasında ise konferans, kongre, zirve ve protokollerle günümüze kadar gelinmiştir. Bu süreç şöyle özetlenebilir:

Roma Kulübü, Büyümenin Sınırları Raporu 1972
Birleşmiş Milletler, Stochlom Konferansı 1972
Brundtland Komisyonu-Ortak Geleceğimiz 1987
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı 1992
Birleşmiş Milletler Dünya Zirvesi Gözden Geçirimi (Rio+5 Zirvesi) 1997
Kyoto Protokolü 1997
Johanesburg Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi 2002
Birleşmi,ş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı (Rio+20) 2012
Paris İklim Konferansı 2015

Sonuç
Hızla kirlenen dünyada yeşil ekonomi; doğal kaynakların fütursuzca kullanımının önüne geçilerek verimli hale getirilmesi, karbon emisyonlarının azaltılması, milletlerin refah seviyesinin yükseltilmesi ve ekolojinin korunması gibi temel stratejileri içermektedir. Çevresel riskleri azaltıcı sektörlere yapılan yatırımlar yeşil ekonomi ile karakterize edilmektedir. Yenilenebilir enerji, temiz teknolojiler, enerji verimliliğine sahip binalar, düşük karbon emisyonlu ulaşım, gelişmiş atık yönetimi ve temiz içme suyu sağlanması, sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir orman ve sürdürülebilir balıkçılık bu sektörler arasında sayılabilir. Yeşil ekonomi, bu alanlarda yapılacak yatırımların; ulusal politika reformları, uluslararası politika ve piyasa altyapılarının gelişmesi yoluyla gerçekleştirilmesini veya desteklenmesini öngörmektedir.

İnsanlığın ortak geleceğinin milletlerin iş birliğine bağlı olduğu düşünüldüğünde, problemlere bütüncül bakmayı gerektiren bir bakış açısı ortaya koyan yeşil ekonomi, çevreye dost bir kalkınma ve gelişim politikaları oluşturulmasını içermektedir. Unutulmamalıdır ki ortak geleceğin korunması; ekonomi, çevre ve sürdürülebilir kalkınma alanında varılan fikir birliğinin sözde kalmaması ile mümkün olacaktır.

Mehmet ZENGİN
20 Haziran 2019, İstanbul


KAYNAKLAR

ERKAN Çisil, Tutar Filiz, TUTAR Erdinç, EREN Mehmet Vahit (2013), Yeşil Ekonomi ve Turizm, Organizasyon Ve Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 65.

KAMBER Şule (2014), Kamu Yatırımlarında Yeşil Ekonomi’nin Yeri,  Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Finans Ve Bankacılık Anabilim Dalı, İstanbul, 4-5.

KIPIRTI Fuat (2017), Yeşil Ekonominin Sürdürülebilir Kalkınma Üzerindeki Etkisi:
BRIC-T Ülkeleri İçin Panel Veri Analizi, Yüksek Lisans Tezi,  Çanakkale Onsekiz Mart Ünverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı, 23-24.

KUŞAT Nurdan (2013), Yeşil Sürdürülebilirlik İçin Yeşil Ekonomi:
Avantaj Ve Dezavantajları - Türkiye İncelemesi, Journal Of Yaşar University, S. 29(8), 4898.

ÖZÇAĞ Mustafa, HOTUNLUOĞLU Hakan, (2015), Kalkınma Anlayışında Yeni Bir Boyut: Yeşil Ekonomi, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi – Cilt: 13, Sayı: 2, 314-315.

RENÇBER Yağmur (2017), Sürdürülebilir Kalkınma Sürecinde Yeşil Ekonomi ve Ekolojik Ayak İzi, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı,  İzmir, 39-52.

TUSİAD (2018), Dünya Ekonomi Forumu 2018 Küresel Risk Raporu Kamuoyuyla Paylaşıldı
https://tusiad.org/tr/basin-bultenleri/item/9979-dunya-ekonomi-forumu-2018-kuresel-risk-raporu-kamuoyuyla-paylasildi

YALÇIN A.Zafer (2016), Sürdürülebilir Kalkınma İçin Yeşil Ekonomi Düşüncesi ve Mali
Politikalar, Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 1 , 751-752.

WEBEL Sebastian (2012), Büyümenin Sınırları, Capital, https://www.capital.com.tr/capital-dergi/gelecek-trendler/buyumenin-sinirlari





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendi Kendine Liderlik (Self Leadership)

Örgütlerde farklılıkların yönetimi

Kaynak bağımlılığı (Resource dependence)