Arkeolojik seyri derinden sarsan bir neolitik buluş
Arkeolojik seyri derinden sarsan
bir neolitik buluş:
Bilinen doğruların yanlışlığı ve Göpeklitepe Tapınağı
Tarih öncesine ışık tutan arkeolojik
kazılar, o dönemlerdeki insanoğlunun yaşantısını haber verirken, hayal dahi
edemediğimiz unsurların açığa çıkmasında da en önemli dayanaklardan
biridir. “Verimli Hilal” olarak
isimlendirilen bölgede yerleşik hayata ve tarım toplumuna geçişin önemli izleri
kazılarla gün yüzüne çıkarılmıştı ama tapınmanın konusu tarihsel döngüde farklı
bir aşamada yer alıyordu. İşte arkeolojik açıdan bu seyri değiştirerek dengeleri
alt üst eden ve göçebe toplulukların tarımı öğrenerek yerleşik yaşama geçtiği
tezinin yanlış olabileceğinin önünü açan kalıntı, 12 bin yıllık bir geçmişe tarihlenen Şanlıurfa’daki Göbeklitepe oldu...
Neolitik
dönem
Arkeolojik açıdan Göbeklitepe
Höyüğü’nün anlamını çözmek için Neolitik dönemin özelliklerine kısaca göz atmak
gerekiyor. Neolitik, “Yenitaş” anlamına gelir ve bu döneme Cilalı Taş Devri adı
da verilir. Paleolitik(Yontma Taş Devri) ve Mezolitik(Orta Taş Devri) dönemlerin
ardılı olan Neolitik dönemde insanoğlu avcılık ve toplayıcılık ile birlikte
yerleşik hayata yöneldi. Yabanıl yetişen buğday, arpa ve mercimeği ekmeye başlayan
insanoğlu, yine bu dönemde hayvanların evcilleştirilmesini gerçekleştirdi. İlk
dini ve mimari örnekler de yine bu dönemde görülmeye başlandı.
Göbeklitepe
Höyüğü nasıl keşfedildi ve kazı ne zaman başladı?
Neolitik dönemle ilgili bu özet
bilgilerin ardından Göbeklitepe’ye dönebiliriz. Göbeklitepe’nin keşfi aslında 1963
yılına İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi tarafından “Güneydoğu
Anadolu Bölgesi Araştırma Projesi” çerçevesinde , ilk kez gerçekleştirilen
yüzey araştırmalarına rastlıyordu. Höyük, İstanbul Üniversitesi’nden
Prehistorya Bölüm Başkanı Prof. Dr.Halet Çambel ve Chicago Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Robert Braidwood tarafından keşfedildi. Göbeklitepe’de 1995’te Alman
Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Harald Hauptmann’ın danışmanlığında yüzey
araştırmaları yapıldı. Kazı çalışmaları 1996-2006 yılları arasında Alman
Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Klaus Schmidt danışmanlığında sürdürüldü. Schmidt,
2007 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararı ile kazı başkanlığını yürüttü.
Bilinen doğruların yanlışlığı
Göbeklitepe,
tarihsel gelişim sürecini değiştirdi
Göbeklitepe’nin
keşfinden önceki yaygın teori, Bereketli Hilal’de yapılan kazılardaki bulgulara
göre belirleniyordu. Ancak buralardan elde edilen verilerle ileri sürülen
kuramların hiç biri, tarım yapmayan avcı-toplayıcı insanların tapınmada
organize olup anıtsal yapılar inşa edebileceğini ortaya koyar nitelikte
değildi. Şanlıurfa’nın 17-18 km. doğusunda Örencik(Karaharabe) Köyü’nün 3
km. kuzeydoğusunda yer alan Göbeklitepe’de Arkeolog Klaus Schmidt başkanlığında
yapılan kazılarda; “Avcılık- tarım-din-tapınak” sürecinin aslında böyle bir
gelişim seyrine sahip olmadığı fikri öne çıktı. Bu durum, avcılığın ardından
tarıma geçtiği düşünülen insanoğlunun tapınma ve ibadet örgütlenmesini tarımın
önüne çekti. Bu olgu dünya çapında arkeolojik bir depremdi. İnsanoğlunun
gelişim süreci yeniden yorumlanmak durumunda kaldı. Böylece tarihsel gelişim
süreci, “Avcılık-din-tapınak-tarım” biçimine döndü.
Bir hac
yeri miydi?
Karacadağ’ın etrafında kümelenen Nevali Çori, Çayönü, Sefer Tepe,
Taşlı Tepe, Karahan ve Körtik Tepe gibi Neolitik alanların tamamında yaşam
alanları tespit edilmişti. Hayatını 2014’te Almanya’da kaybeden Arkeolog Klaus Schmidt, Göbekli
Tepe’de yapılan kazılarda herhangi bir eve rastlanmadığını, buranın kutsal bir
bölge olduğunu söylemişti. Schmidt, bilinen en eski ve en büyük tapınak olan
Göbeklitepe’nin bu nedenle; tarımın, organize dinin ve medeniyetin doğum yeri
olabileceğini ifade etmişti. Böylece Göbeklitepe’nin, etrafında bulunan
Neolitik toplumlar tarafından hac yeri, ritüel alanı ya da tapınma alanı
olarak kullanıldığı fikri güç kazandı.
Göbeklitepe
buluntuları
Dünya basınında da sıkça yer alan
Göbeklitepe üzerinde yapılan jeomanyetik ve georadar taramalarda çapları 20 ile
30 metreye varan daire biçimli 20 adet tapınma amaçlı kullanılan alan tespit
edildi. Göbeklitepe’de bulunan 7 metre uzunluğunda 50
ton ağırlığındaki T biçimli dikilitaşların, taş ocağından çıkarıldığı,
işlendiği ve taşındığı anlaşıldı. Elbette bu işlemler için çok fazla kişiye
ihtiyaç vardı.
Göbeklitepe’de 12.000 yıl önce
yerleşik hayata geçen dönem insanının inançlarını yansıtan önemli bulgulardan
bazıları da şöyle sıralanabilir:
Ağzı açık ve dişleri korkunç bir
şekilde betimlenen kurt kafaları, sürüngen kabartmaları, çöl varanı, yaban
domuzları, turna, leylek, tilki, yılan, akrep, yaban koyunu, aslan, örümcek,
kafası olmayan insan kabartması, erkeklik organı abartılı olarak tasvir edilmiş
erkek heykelleri...
Bölgedeki diğer önemli
kazı alanları
Karahan Tepe
Urfa’da
yer alan Karahan Tepe, devasa T biçimli dikilitaşları ile aynı Göbeklitepe gibi
yaklaşık 10.500 yıl öncesine dair birçok gizem barındırıyor. Bilimsel kazıları
yapılmadığı için henüz pek bilinmeyen Karahan Tepe, kazıları başladığında
Göbekli Tepe ile beraber dünyanın en gizemli, en şaşırtıcı bölgesi olmaya aday.
İlk olarak Doç. Dr. Bahattin Çelik tarafından fark edilen Karahan Tepe’de bazı
dikilitaşlar toprağın altında bazıları ise kısmen açığa çıkmış halde durmaktadır.
Nevali Çori
Güneydoğu
Anadolu’nun en dikkat çekici Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşmelerinden biri de
Nevali Çori’dir. Şanlıurfa’nın 40 km. kuzeyindeki çanak çömlek öncesi
yerleşmenin, beş evreli olduğu saptanmıştır. Nevali Çori, 1980'li yılların
sonunda ve 90’ların başındaki kurtarma kazıları sayesinde ortaya çıkarılmış ve bulunan
eserler, Urfa müzesine taşınmıştır. Prof. Harald Hauptmann’ın söylediği gibi
Nevali Çori kazılarında şu kesinleşmiş görünüyor: "Anadolu toprakları
medeniyetin beşiği ve sanıldığının aksine tarımla birlikte yerleşik düzene
geçişin simgesi olan Neolitik kültür, Akdeniz'de değil, bu topraklarda
başladı."
Taşlı Tepe
Taşlı
Tepe, Şanlıurfa’nın yaklaşık 65 km kuzeydoğusunda, bugünkü Siverek ilçe
sınırları içerisinde bulunan Başbük köyünün yaklaşık 1 km kuzeyinde yer alır.
Bu yerleşim yeri ilk kez 2011 yılında yapılan çalışmalarda keşfedilmiştir.
Taşlı Tepe yerleşiminde bulunmuş ve şu anda köyün içindeki bir evin avlusunda
yer alan en ilginç buluntular T biçimli parçalarıdır. Taşlı Tepe yerleşiminin
Sefer Tepe, Karahan Tepe ve Göbekli Tepe’ye yaklaşık aynı mesafede olması, T
şeklinde payelerin yer aldığı yerleşimlerin arasındaki mesafenin belli bir
mantığa dayandığını göstermektedir. Bu durum, belki de yerleşimler arasındaki
sınırları belirlemek için de kullanılıyordu. Sonuç olarak, “T” şeklinde payeler
ile karakterize edilen bu türde yerleşimlere Göbekli Tepe, Nevali Çori, Karahan
Tepe, Sefer Tepe ve Hamzan Tepe dışında Taşlı Tepe yerleşimi de eklenmelidir.
Şanlıurfa Hakkında
Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde yer alan Şanlıurfa, İpekyolu güzergâhındaki en eski yerleşim
yerlerinden biridir. Doğu ile batı arasındaki ticarî yolların kesiştiği kavşakta
yer alan il, stratejik öneme sahip bir kenttir. Bu özelliğinden dolayı tarihi
gelişim sürecinde birçok bağımsız devlete ve beyliğe ev sahipliği sahipliği
yapmış, çeşitli uygarlıklara da beşiklik etmiştir.
Bereket hilalinin merkezinde bulunan Şanlıurfa,
tarihi süreç içerinde bir çok peygambere ev sahipliği yapmış bir kent olarak
“Peygamberler Şehri” adıyla anılmaktadır. Tarımın ilk kez yapıldığı, ilk üniversitenin
kurulduğu, üç semavi dinin yeşermesine de ev sahipliği yapmış olan Şanlıurfa, farklı
kültür unsurlarının bir arada yaşadığı kadim bir şehir olarak tarihteki yerini
almıştır. Balıklıgöl’de, Nevaliçori’de, Göbeklitepe’de ve bugüne kadar il genelinde
yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen bulgulara göre Şanlıurfa’nın tarihi
günümüzden 12 bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Balıklıgöl çevresinde
yapılan kazı çalışmalarında da insan boyutunda “Dünyanın En Eski Heykeli”
bulunmuştur.
Kaynakça
-Göbeklitepe
Kazısı 2010 Yılı Raporu, Klaus Schmidt, 33.Kazı Sonuçları Toplantısı 3. Cilt,
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü,
2011.
-Göbeklitepe, 12.000 Yıllık Dünya’nın
En Eski Tapınağı, T.C. Şanlıurfa Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yayınları 35, 2014.
-Dünyanın
En Eski ve En Büyük Tapınma Alanı, Dr.Emine Sonnur Özcan, Bilim ve Teknik,
Temmuz 2014.
-Kadim
Diller ve Yazılar, Göbeklitepe Dönemi, Doç. Dr. Haluk Berkmen, PDF doküman.
-İnsanlığın En Eski Tapınağı Göbeklitepe
Teolojik Olarak Bize Ne Söyler? Doç.
Dr. Hasan ÖZALP, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, bilimname, düşünce platformu 2016.
-Dinler
Tarihi Perspektifinden Klaus Schmidt ve Göbekli Tepe, Bilal Toprak, Mardin Artuklu
Üniversitesi Dinler Tarihi Ana Bilim Dalı, V. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi -
Bildiriler Kitabı III Isparta 2016.
Yorumlar
Yorum Gönder